Yapay Anlayış (AI) Gelecekte İnsan Psikolojisini Nasıl Etkileyecek?

Yapay Anlayışın (AI) gelecekteki insan psikolojisi üzerindeki etkisi karmaşık ve çok yönlü bir konudur. İnsanları hem olumlu hem olumsuz etkileyen yönleri vardır.

1. İşten Çıkarılma ve Ekonomik Değişimler:

    – Otomasyon ve yapay anlayış, belirli endüstrilerde işlerin yerinden edilmesine yol açarak potansiyel olarak ekonomik değişimlere ve iş piyasasında değişikliklere neden olabilir. Bu, psikolojik strese, kaygıya ve bireylerin uyum sağlama ve yeni beceriler edinme ihtiyacına yol açabilir.

2. Sosyal Etkileşimdeki Değişiklikler:

    – Yapay anlayış destekli iletişim araçlarının, sosyal medyanın ve sanal asistanların yükselişi, insanların sosyal etkileşimlerinin doğasını değiştirebilir. İnsanlar yeni sosyal normlar, iletişim tarzları ve beklentiler geliştirerek kişilerarası ilişkileri etkileyebilir ve potansiyel olarak psikolojik refahı etkileyebilir.

3. Etik ve Ahlaki Hususlar:

    – Karar verme algoritmaları ve otonom sistemler gibi yapay anlayışın etik sonuçları ahlaki ikilemlere yol açabilir ve insan psikolojisini etkileyebilir. Yapay anlayış sistemlerinde önyargı, hesap verebilirlik ve şeffaflıkla ilgili sorunlar, bireylerin teknolojiye ve kurumlara olan güvenlerini yeniden değerlendirmesine neden olabilir.

4. Bilişsel Yeteneklerin Arttırılması:

    – Yapay anlayış, beyin-makine arayüzleri ve bilişsel güçlendirme gibi araçlar aracılığıyla insanın bilişsel yeteneklerini geliştirme potansiyeline sahiptir. Bu, insanların anlayışı, hafızayı ve problem çözmeyi algılama biçiminde değişikliklere yol açarak, öz saygıyı ve kişisel yetenek kavramlarını etkileyebilir.

5. Gizlilik Kaygıları:

    – Yapay anlayış sistemleri tarafından gözetim ve veri toplamanın arttırılması gizlilikle ilgili endişeleri artırabilir. Bu farkındalık, insan davranışını etkileyebilir, karar alma süreçlerinin değişmesine yol açabilir ve kişisel bilgiler üzerinde algılanan kontrol kaybı nedeniyle potansiyel olarak psikolojik refahı etkileyebilir.

6. İnsan-Makine İş birliği:

    – Yapay anlayış günlük hayata daha fazla entegre oldukça insanların makinelerle daha yakın iş birliği yapması gerekebilir. Bu, ekip çalışması dinamiklerini, liderlik yapılarını ve bireysel rolleri etkileyerek iş tatmini ve profesyonel kimlik gibi psikolojik yönleri etkileyebilir.

7. Eğitim ve Öğrenme Modelleri:

    – Kişiselleştirilmiş öğrenme platformları gibi eğitimdeki yapay anlayış, bireylerin bilgi edinme biçimini değiştirebilir. Sürekli öğrenme ve uyum ihtiyacı, motivasyon, öğrenme stilleri ve eğitime yönelik tutumlar gibi psikolojik yönleri etkileyebilir.

8. Yapay Anlayışa Bağımlılık:

    – Karar verme, problem çözme ve bilgi alma konusunda yapay anlayışa artan güven, bireysel özerkliği ve öz yeterliliği etkileyebilir. İnsanlar teknolojiye bağımlı bir ortamla karşılaştıklarında farklı başa çıkma mekanizmaları ve psikolojik tepkiler geliştirebilirler.

9. Yapay Anlayış ile Duygusal Etkileşim:

    – Yapay anlayış sistemleri daha karmaşık hale geldikçe insan duygularını anlayacak ve bunlara yanıt verecek şekilde tasarlanabilir. Bu, insanların makinelerle kurduğu duygusal bağı etkileyebilir ve potansiyel olarak psikolojik refahı ve sosyal davranışı etkileyebilir.

10. Varoluşsal ve Felsefi Sorular:

     – Son derece gelişmiş yapay anlayışın gelişimi, bilincin doğası, kişisel farkındalık ve insan olmanın tanımı hakkında varoluşsal ve felsefi soruları gündeme getirebilir. Bu düşüncelerin insan psikolojisi üzerinde derin etkileri olabilir, kimlik ve amaç hakkındaki bakış açılarını etkileyebilir.

Özetle, yapay anlayışın insan psikolojisi üzerindeki etkisinin önemli ve çeşitli olması muhtemeldir; iş, sosyal etkileşimler, etik, biliş, mahremiyet, eğitim ve daha pek çok konuya değinmektedir. Yapay anlayış gelişmeye devam ettikçe araştırmacıların, politika yapıcıların ve bir bütün olarak toplumun, yapay anlayışın insan yaşamına olumlu ve psikolojik açıdan sağlıklı bir şekilde entegre olmasını sağlamak için bu değişiklikleri ele alması gerekecektir.

Dijital Okuryazarlık 3.Hafta Ders Notları

Dijital Araçlar: Dijital Kaynakların sunulduğu elektronik ortamlardır. Powerpoint, YouTube, Canva, Twitter, Linkedin, Gmail, Slack, Trello, Adobe Photoshop dijital araçlara örnektir.

Dijital Kaynaklar: Elektronik ortamda sunulan ve tüm herkesin ulaşabileceği bilgi ve içeriktir. Veri tabanları, kitaplar, dergiler, gazeteler, tezler, senaryolar ve araştırma raporları dijital kaynaklara örnektir.

Bir içerik oluştururken; dijital araçlarda tasarlanmış ve dijital kaynaklarda yayınlanmış ürünleri kullanabiliriz. Ancak, kendimizin üretmediği, fotoğraf, video, yazı, bilgi gibi içeriklerin kaynağını belirtmeliyiz. Emek hırsızlığı ciddi bir suçtur.

Daniel Torobekov adlı kişinin Pexels‘daki fotoğrafı

Freepik, Flickr, Pixabay, Shutterstock, iStock, Unsplash, Pexels, Adobe Stock, The Noun Project,Getty Images gibi sitelerden ücretli ve ya ücretsiz olarak fotoğraf video alabilir, sunumlarda, ödevlerde kaynağını belirterek kullanabiliriz.

Nature, The RSA, Greenshow Collagei MIT World, TED Ideas, Khan Academy gibi sitelerden ücretsiz videolara ulaşabiliriz.

Incopatech, iTunes – U, Spotify gibi uygulama ve sitelerden müzik-seslere ulaşabiliriz.

Sunumları info-grafik verileri ile daha çarpıcı bir şekilde anlatarak, göze çarpıcı bir hale getirebiliriz. İnfo-grafik, info yani bilgilerin grafik yani şekiller ile ifade edilmesidir.

Designed by starline / Freepik

Dijital Okuryazarlık 2.Hafta Ders Notları

İnternet; bilgisayar arası paylaşım ağının belirli bir protokol kapsamında erişim bulunmasıdır. İnternet; alışveriş, eğitim, parasal işler, resmi işler, eğlence amaçlı ve içerik üretmek amaçlı kullanılır.

1G, analog hücresel veri transfer teknolojisiydi, ilk kez kablosuz veri aktarma imkanına kavuştuk. 

2G döneminde hayatımıza CDMA,  TDMA ve GSM ve gibi teknolojiler girdi. Kablosuz iletişim hızları arttı, mobil cihazlardan ilkel de olsa internet sayfalarına erişmeye başladık. Ortalama hızımız saniyede 200 kilobayta ulaşmıştı. 

3G ise eski teknolojilerin üzerine EVDO, HSPA ve UMTS standartlarını getirdi. Ortalama hızlar 200 kilobayt seviyesinde saniyede birkaç megabayta kadar yükseldi.

4G ise WiMAX ve LTE gibi teknolojilerle geldi. Çoğu yerde mobil cihazlar üzerinden 100 megabit hızına kadar yükseldi. Hatta Wi-Fi ağlarında eğer 4G desteği varsa, mobil cihazlarda gigabitlere ulaşan veri aktarım hızlarına şahit olduk.

4.5G ise Türkiye’de daha popüler olan bir isim. Aslında ABD merkezli Qualcomm firmasının geliştirdiği “LTE Advenced” teknolojisinin diğer ismi. Hücresel olarak 100 megabite kadar olan 4G’den farklı olarak 4.5G, 300 ila 450 megabite ulaşma şansı sunuyor. Qualcomm’un X24 modemi ise 2 gigabit hızlarına ulaşma imkanı sunan bir 4G tabanlı mobil modem.

5G için ise 1 gigabit ile 10 gigabit arasında maksimum veri aktarım hızına ulaşılacağı söyleniyor. Ama her yerde bu hızlar aynı olmayacak. 5G’nin 3 temel özelliği olacak: Daha büyük veriler için daha yüksek hız, daha çabuk sonuç ve tepki alabilmek için daha hızlı yanıt süresi, sensörler ve akıllı cihazların bağlanması için tek seferde yüzlerce cihazın bağlandığı merkezi ağlar. Bu cümleler gözünüze çok sıradan gelebilir, ancak öyle değil. Arabalardan, akıllı ev aletlerine kadar her şeyden bahsediyoruz.

IOT: Internet of Things kavramının kısaltmasıdır ve “Nesneler Interneti” anlamına gelir. Çeşitli haberleşme protokolleri sayesinde birbirleri ile haberleşen ve birbirine bağlanarak, bilgi paylaşarak akıllı bir ağ oluşturmuş cihazlar sistemi olarak da tanımlanır.

Designed by stories / Freepik

SEO: Search Engine Optimaziton (Arama Motoru Optimizasyonu) Web sitelerinin arama motorlarında daha iyi performans göstermelerini için yapılan çalışmaların tümüdür. Kısaca: Google’da aranan bir sitenin daha üstte çıkmasının sağlanmasıdır.

Designed by stories / Freepik

E-Posta Nasıl Gönderilir?

FROM: Maili gönderen kişinin mail hesabıdır.

TO: Mail gönderilen kişinin mail hesabıdır.

CC (Carbon Copy): Maili gönderen kişinin haber verdiği alt/üst/mevki kişisine haber vermek için mail hesaplarının yazıldığı yerdir.

BCC (Blind Carbon Copy): Maili gönderen kişinin haber verdiği alt/üst/mevki kişisine gizlice haber vermek için mail hesaplarının yazıldığı yerdir.

Subject: Gönderilen mailin konusunun yer aldığı yerdir.

Dijital Okuryazarlık 1.Hafta Ders Notları

Dijital Okuryazarlık kelimesi ilk kez 1997’de Paul Gisner tarafından ortaya atılmıştır. “Bilgisayara tuş vuruşları değil, fikirlere hakim olma ile ilgili olduğunu açıklamıştır.

Okuryazarlık kavramı temel olarak bir şeyi okuma ve yazma becerisidir. Dijital okuryazarlık; sosyolojik, motor, bilişsel, duygusal gibi çok çeşitli disiplinler beceriler bütünüdür.

UNESCO Dijital Okuryazarlık kavramını “istihdam, insana yakışır işler ve girişimcilik için dijital teknolojiler aracılığıyla bilgiye güvenli ve uygun bir şekilde erişme, yönetme, anlama, entegre etme, iletme, değerlendirme ve oluşturma becerisi” olarak açıklamıştır. 

Dijital okuryazarlığın 3 temel unsuru vardır; bulma, kullanma ve yaygınlaştırma.

“Designed by vectorpocket / Freepik”

Temel Kavramlar

Bilgi Okuryazarlığı: Dijital bilgileri en iyi şekilde bulma, tanımlama, alma ve kullanma yeteneğidir.

Medya Okuryazarlığı: Medyaya erişme, medya içeriğinin farklı yönlerini anlama, eleştirel olarak değerlendirme ve çeşitli bağlamlarda iletişim oluşturma becerisidir.

Veri Okuryazarlığı: Elektronik tablolarda ve diğer ortamlarda dijital verileri harmanlama, yönetme, erişme ve kullanma kapasitesi vardır.

Dijital Yaratım: Yeni dijital eserler ve malzemeler tasarlama veya yaratma kapasitesidir.

Dijital Araştırma: Dijital yöntemleri kullarak araştırma, verilerini toplama ve analize etme kapasitesidir.

Dijital Yenilik: Organizasyonel ortamlarda ve profesyonel mesleki alanlarda dijital teknoloji ile yeni uygulamalar geliştirme kapasitesidir.

Dijital İletişim: Çeşitli dijital medya ve forumlarda etkili bir şekilde iletişim kapasitesidir.

Dijital İşbirliği: Dijital ekiplere ve çalışma gruplarına katılma kapasitesidir.

Dijital Katılım: Dijital ağlara katılma, kolaylaştırma ve inşa etme kapasitesidir.

Dijital Öğrenme ve Kişisel / Mesleki Gelişim: Dijital öğrenme fırsatlarını belirleme ve bunlara katılma kapasitesidir.

Dijital Kimlik Yönetimi: Pozitif bir kimlik veya kimlikler geliştirme, yansıtma ve yönetme kapasitesidir.

Dijital Refah: Dijital ortamlarda kişisel güvenlik, ilişkiler ve iş-yaşam dengesini sağlama kapasitesidir.

Bilgi ve İletişim Teknolojileri Okuryazarlığı: Bilgiyi bulma, paylaşma, diğer insanlar ile etkileşim sağlama be bilgisayar programlama dahil olmak üzere teknolojik tabanlı içerik kullanma ve oluşturma becerisidir.

Yeni Normal – Eğitim ve Yemek Sektörü

GİRİŞ

Büyük Değişim Tetikleyicisi: Corona Virüs

2019 Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan ve “2019-nCoV” olarak adlandırılan virüsün başlangıçta bu denli ciddi boyuta geleceği düşünülmüyordu. Şubat ayında corona virüs kaynaklı olan hastalığa Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından “Covid-19” adı verildi ve pandemi (küresel salgın) ilan edildi. WHO Başkanı Tedros Ghebreyesus, Covid-19 isminin; “Co” su, virüsün “vi” si; disease in (ing:hastalık) “d” sinden ve 2019 yılının “19” undan oluşturulduğunu  belirtti. Dünya’da virüsün ortaya çıkması ve hızla katlanarak artmasıyla birlikte birçok aksama-değişim-dönüşüm yaşanmaya başladı. Dünya vatandaşları virüs ile birlikte yeni bir normalde yaşamak için değişik senaryolar oluşturdular. Bu salgın bir siyasi bir yönü de vardır; devletlerin tek bir kararı yıllarca etkisi konuşulabilecek bir olaya sebep olabilir.  Önceden insanlara farklı gelen hareketler, davranışlar kısa zaman içinde insan hayatında yerini aldı ve normali haline geldi. Aşı çalışmaları başarılı sonuç verip aşı bulunana kadar veya virüs mutasyona uğrayarak insanlık için risk teşkil etmeyi sonlandırana kadar yeni normalin içinde yaşayacağız.

YENİ NORMAL

Normal nedir? Bizim doğduğumuz andan itibaren şu ana kadar gördüğümüz, öğrendiğimiz ve bizimde uyguladığımız yaptığımız olağan, alışılagelen, şaşırılacak bir yönü bulunmayan hareketler, durumlar ve tepkiler bütünüdür. Bu hareketleri uyguladığımızda, durumlar ile karşılaştığımızda ve tepkileri verdiğimizde şaşırmayız, alışmışızdır, bize farklı gelen bir yanı yoktur.

Corona virüs hayatımızda etkisini hissettirmesiyle birlikte normali, stabil günlük hayatımızı yaşayamamaya başladık, pandemi, filyasyon, entübe, sosyal mesafe, pik noktası, asemptomatik gibi yeni yeni terimler girdi hayatımıza. İlk duyduğumuzda anlayamadık, daha sonra dilimiz dönmeye ve anlamlarını öğrenmeye başladık bu yeni terimlerin, hayatımızda yer aldılar.

Sabah servis beklemeden, erkenden kalkmamaya başladık, başlarda garip geldi ama hızlıca adapte olduk. 8:00’de başlayan mesai için 7:55’de uyandık, kahvaltımızı alıp, masaya bilgisayarımızın başına geçtik. Geçmişte yaşadığımız normal iş gününden daha farklıydı ama daha rahat geldi bize. Ulaşımda vakit kaybetmedik, erken kalkmadık, daha az yorulduk. Saatlerce kameraya bakarak toplantılar yaptık, yerimizden kalkmadan. Yeni ofislerimiz evler oldu.

8:30’da başlayan ders için 6:30-7:00’de kalkıp yollarda zaman harcayarak derse geç de olsa yetişmeye çalışmadık. Derslerden kısa süre önce uyandık, dersi dinlerken yemeğimizi yedik. Başta ekrana bakmak, kameraya karşı konuşmak zor geldi evet çünkü bizim normalimizde yaşadığımız bir rutin değildi, zamanla alıştık.

Her akşam güncel durumu beklemeye başladık televizyon kanallarında akşam haberlerinde. Hafta sonlarımızı evlerde geçirdik. Evler kalmaya alıştık.

Dışarı çıkacağımız zaman maskelerimizi taktık, sosyal mesafeye uyum sağlamaya çalıştık. Markette kasaya geçtiğimiz zaman mesafeli bir şekilde bekledik sıramızın gelmesini. Ramazan, Bayram geldi geçti, alışkın değildik yalnız kalmaya evlerde oturmaya. Dedelerimizi, ninelerimizi, annelerimizi, babalarımızı uzun süreler görmedik, telefon ile görüşmeye, aramaya başladık birbirimizi. Daha önceki senelerde böyle miydi? Birbirimize sarılır, birbirimizi ziyaret ederdik. Belki de insanlar, sokaklar, içinde bulunduğumuz bu durum bize garip geldi ama zaman geçtikçe alıştık.

Tüm bu hayatımızda olmayıp, birden hayatımıza giren, başlangıçta bize farklı gelen ama zaman içinde tekrarlaya tekrarlaya alıştığımız ve şu an hayatımızda yer alan sözcük, davranış ve hareketler bizim “yeni normalimizi” oluşturdu. Kısacası yeni normal; kaçınılmaz değişime alışmak ve bir süre sonra yapıldığında alışılagelmiş-sıradan ritüel gibi algılanmasıdır.

Daha önceki normaller bize garip gelmeye başladı, yolda maskesiz yürüyen bir insan, 65 yaş üstünde veya 20 yaş altında bir insani görmek bize garip gelmeye başladı.

YENİ NORMALDE YAŞAM

Türkiye’de ki ilk önlemlerin alınmasıyla birlikte yaşamımız, alışkanlıklarımız, ritüelimiz ve normalimiz değişmeye başladı. İlk olarak sosyal mekanlar mekandı, eğitim, iş uzaktan olarak değiştirildi. Mayıs ortasına kadar artarak ilerleyen süreç, tedbir ve kısıtlamalar ile sabitleşmeye ve düşüşe geçmeye başladı. Peki yeni normalde yaşam nasıl olacak?

Mart itibariyle kapatılan, restoran, kafe, pub, bar, lokanta, otel, düğün salonu, avm eğlence yerleri önümüzdeki günlerde açılacak, ancak eskisi gibi olmayacak hiçbir şey. İnsanların birbirine temas etmemeleri Sosyal mesafenin korunması gerekiyor. Restoran ve kafelerde insanların, garsonların birbirine teması en aza indirilecek. Self servis ile herkes istediğini seçecek, tabağı, yemeği aşçı hazırlayacak ve verecek. Açık büfeden herkes kendi istediğini kendi alacak gibi bir düzen olmayacak. Tek kullanımlık ürünlerin kullanımı artacak. Restoran, kafe ve lokantalarda bir masada oturabilecek kişi sayısı azalacak, masalar arası mesafe artacak.

Eğlence yerlerindeki oyun masaları birbirinden uzaklaştırılacak, oyuncular birbirinden uzak oturacak. Oyun eşyalarına (ıstaka, taş, pul, kağıt) temas azalacak. Koruyucu paneller insanlar arasına konularak eğer virüs taşıyıcısı olan var ise birbirlerine bulaşması önlenecek.

Parklarda, bahçelerde, sahillerde ve hatta kumsallarda insanlar yakın oturmayacak. Kendilerine ait sosyal özgürlük alanları olacak. Arkadaş grubu, aile ile gelenler kendi alanlarında oturacak. Bu alanlarda yer bulmak daha zorlaşacak. Bir sahil kenarında oturup manzarayı izlemek için, bir sahilde denize girmek için daha uzun süreler sıra beklenilecek.

Yeni normalde ofislere dönüşler yaşanılacak ancak eskisi gibi her gün ofiste çalışılmayacak. Yaşanılan bu süreçte evden çalışma deneyimi elde edildi fazlasıyla, evden çalışılabilecek gün sayısı artacak. Büyük genel müdürlük ofislerine, kat kat plazalara ihtiyaç kalmayacak. Genel müdürlükler küçülecek, yeni ofisler evler, yazlıklar, olacak. 

İnsanlar için sosyalleşmek bir ihtiyaçtır, uzun süredir evlerde kalarak arkadaşları, akrabaları, dostları ile yüz yüze görüşemediler. Yeni normal araçlarını kullanarak online olarak videolu canlı görüşmeler yaptılar ama bu onların sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılamadı. Kısa süre sonra kontrollü sosyal görüşmeler ile birbirleriyle görüşüp hasret giderecekler, ihtiyaçlarını karşılayacaklar. Psikolojik olarak bu gereksinimleri karşılamak insanlara iyi gelecek.

YENİ NORMALDE EĞİTİM

Peki yeni normalde eğitim nasıl olacak? Sabah 7-8’lerde okullara gidip 16-17’lerde mi çıkacağız? Her gün okula mı gideceğiz? Sınıf oturma düzenleri nasıl olacak?

Türkiye ve Dünya’da birçok k12 düzeyinden lisansüstü düzeyine kadar tüm eğitim öğretim faaliyetleri corona sürecinde ara verilmişti. Birçok düzey eğitim öğretim faaliyetlerine kısa süreçte çözüm üretti ve değişik dijital platformlar kullanmaya başladı.

Tv kanalları, kurumsal ürünler, yerli geliştirilen konferans araçları kullanıldı derslerde. Zoom gibi uygulamalarda öğrencilere derse aktif bir şekilde katılabildiler ancak bazı uygulamalarda sadece eğitmen-öğretmen konuştu, öğrenciler dinledi, soru soramadılar, interaktif bir eğitim olmadı.

Dünya yeni normale geçmeye, alışmaya çalışıyor. Çin’de pandemi sonrası bazı okullarda eğitim faaliyetlerine fiziksel olarak devam edilmeye başlandı. Sabah okula maske takarak gelen öğrenciler birbirleri ile mesafeli ile sıraya girdiler. Ateşleri ölçüldü ve elleri dezenfekte edilerek sınıflara alındılar. Sınıflarda ki alanlar en verimli kullanılarak yeni normale uygun yeni yerleşim planlamaları yapıldı, öğrencilerin masalarına paneller konuldu. Birbirleri ile olan mesafeleri düzenlendi.

Yakın gelecekte eğitim alanında ne olacak? Eğitim konusunda yaşadığımız 3-4 aylık süreç bizim elimizde işleyebileceğimiz bir data oluşturdu. Bu datayı yorumladığımızda bazı derslerin online işlenebileceğini, genellikle teorik, bazı derslerin ile pratik veya laboratuvar faaliyetleri gerektirdiği için fiziksel ortamda işlenebileceğine karar verilecek. Yeni normalde eksisi kadar uzun süre okula gitmeyeceğiz, bazı dersler online olarak devam edecek ancak pandemi sürecinde ki gibi de hepsi online veya uzaktan olmayacak.

ÖZET

Corona virüs insanlık için büyük bir tetikleyici oldu. Salgının ilk zamanında beri büyük bir değişimi, dijitale dönüşü yaşadık. Dünya üzerindeki dengeler değişti. Normal olarak tanımladığımız, bize alışılagelmiş olgular değişti. Farklı davranışları, hareketleri hayatımıza dahil ettik, yeni normalimizi oluşturdular. Türkiye’de virüsün etkisini göstermesi ile birden farklı alanda aksamalar-gecikmeler-dönüşümler oldu (yeme-içme, seyahat, imalat-sanayi, eğitim, sinema). Birçok beyaz yaka çalışanı uzaktan çalışma sistemine, birçok öğrenci online-uzaktan eğitim sistemine geçti. 

10-15 yıl sonrasında gelecekte yaşanması beklediğimiz gelişme-dönüşüm salgın sonrasında hızla hayatımıza girdi ve zorunlu olarak bir dönüşüm sıçrayışına zorunda kaldık. Dünya olarak bir paradigma kayması (pradigm shift) yaşadık. Corona sonra ki bir yılımızın çarpan etkisi 5-10 olacak. Bu şu demektir; tıp, eğitim, teknoloji vb alanlarda ki 5-10 yılık gelişim-değişim ve dönüşümü bir yıl içinde yaşayacağız. Yaz mevsimi gelmesiyle birlikte insanlar bunalmanın ve kısıtlamanın da etkisiyle kapalı yerlere gitmek, orada vakit geçirmek istemeyecekler. Teraslı veya bahçeli kafeleri tercih edecekler, açık hava mekanlarına talep artacak. Sıcak bölgelerin kıyı kesimlerinin kalabalık olmayan alanlarına gidecekler. 2020-2021 eğitim-öğretim döneminde ve sonrasında online dersler devam edecek ancak pandemi sürecindeki gibi hepsi uzaktan olmayacak. Ofisler, plazalar, genel müdürlükler küçülecek, insanlar uzaktan çalışma modeli ile 2-3 gününü ofise gelmeden çalışacak. “Değişim tetikleyicisi” bir çok normalimizi; yeni normal ile değiştirecek, farklı bir deneyim,konfor alanı oluşturacak.

KAYNAKLAR

Bir Öneri: Sinema Salonlarının Dönüşümü

PROBLEM

2019 Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan ve “2019-nCoV” olarak adlandırılan virüsün başlangıçta bu denli ciddi boyuta geleceği düşünülmüyordu. Ancak kısa süre sonra Dünyada ve Türkiye’de etkisi hızlı bir şekilde hissedildi. Birçok sektörünü derinden etkiledi. Etkilenen sektörlerden biri de sektörü olmuştur. Türkiye’de de sinema salonları 16 Mart 2020’de geçici süre ile kapatılmıştır. Türkiye’de 2019 yılında sinema sektörü 980.410.567 ₺ gelir elde etmiştir. Birkaç yıldır nabzı düşen sektör, bu salgından sonra daha da kayıplar yaşayacak ve bazıları kapanmak zorunda kalacak. Salgından sonra sinema salonları başka amaçla kullanılacak ortamlara çevrilmelidir.

SALGINDA VE SONRASINDA SİNEMA SALONLARI NASIL KULLANILABİLİR?

Salgın ve sonrasında boş kalacak sinema salonları “dikey tarım alanlarına” çevrilebilir. Tarım arazileri her geçen yıl azalmakta, topraklar verimsizleşmekte ve insanların ihtiyaçları artmaktadır. İnsanların tarım ürünlerine ulaşmaları zorlaşmaktadır. Aracılar, nakliye masrafları, hal masrafları vb. durumlar da ürünlerin fiyat artışına sebep olmaktadır. Oysa ki AVM’lerde ki boş halde bulunan sinema salonları dikey, topraksız, kapalı alan tarım bölgelerine çevrilebilir. Bu yöntem ile birçok aracı ve harcama ortadan kaldırılır ve direk tüketiciye kolay bir şekilde ürünler ulaşabilir. Bu yöntem sayesinde %90’e varan su tasarrufu, nakliye benzin tasarrufu gibi birçok doğa dostu tasarruf sağlanır. Bu sayede bölgeler kısmen de olsa kendine yetebilecek bir hale gelecektir.

DİKEY TARIM NEDİR?

kişi, kadın, tutma, adam içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Artan dünya nüfusu ile birlikte beslenme ihtiyacı da her geçen gün artmaktadır. 2050 yılında dünya nüfusu 12 milyar olması öngörülüyor.2050 yılında; azalan tarım arazileri 12 milyar insanın ihtiyacını karşılayacak tarım ürünleri üretebilecek mi? Peki bu sorun dikey tarım ile çözülebilir mi?

Dikey bir şekilde ürünleri toprak kullanarak veya topraksız olarak açık-kapalı alanda yetiştirme yöntemidir. Ortama bağlı olarak toprak kullanılabilir veya su – çözelti kullanılabilir. Doğal veya yapay ışık kullanılabilmektedir.

DİKEY TARIM İLE NELER DEĞİŞECEK?

İş Gücü: Uçsuz bucaksız tarım arazilerinde gerek insan gücü gerek ise traktör başta olmak üzere tarım araçları kullanılmaktadır. AVM içinde yer alacak olan “tarım merkezlerinde” daha az işçi yer alacağı ve tarım araçları kullanılmayacağı, kullanılmaya ihtiyaç olmayacağı için iş gücü azalacaktır.

Maliyet: Mahsullerin su ihtiyacını karşılamak için metrelerde borular çekilerek, benzinli-elektrikli su motorları ile arazinin tümü sulanmaktaydı. Dikey tarımda toprak kullanılmayacağı için su maliyeti azalacaktır. Böcek masrafları ve ilaçlama toprak kullanılan tarımda vazgeçilmez giderlerdendir ancak toprak kullanılmayacağı için böcekler tamamen ortadan kalkacak ve maliyet bitecektir.

Yıl Boyun Ürün Alma: Yıl boyu topraklı tarımdan 1 kere mahsul alınan ürünler, kapalı-dikey-topraksız tarım yöntemi ile 6 kere mahsul alınacaktır. Üretim 6 katına çıkacağı için, minimim 6 kat gelir olacaktır.

Su Tasarrufu: Normal tarımın %5 i kadar su ihtiyacı olan topraksız-dikey tarım sistemi, sürdürülebilir bir dünya için su tasarrufunda önemli bir rol oynayacaktır.

Yer Tasarrufu: Katlıolmasından dolayı%90’ a kadar daha az yer kaplayacak ve yer tasarrufu sağlayacaktır.

Nakliye: Günümüzde şehirden, merkezden uzak bir konumda üretim yapılarak, nakliye ve işçi ücretleri ile fiyatı artan tarım ürünleri marketlere ulaşmaktadır. Yeni dönüşen dikey tarım alanları ile AVM’ lerde direk satış yapılacak yerde üretilecek ve nakliye-işçi gibi ücretler ortadan kalkacaktır.

Kalite: Üretilen ürünlerin tarladan, satış yerine gelmesi 2-3 gün zaman almaktadır. Yeni üretim yerlerinde üretilen ürünler direk anında satış pazar alanına gelerek tüketiciye ulaşacak ve tazeliğini koruyacaktır.

ÖZET

Son yıllarda nabzı düşen ve tercih edilmemeye başlanılan sinema sektörü corona virüs pandemisi sonrası tercih edilmeyecek ve sinema salonları boş kalacaktır. Büyük değişim tetikleyicisi olan bu pandemi sinema sektöründe de büyük değişimleri tetikleyecektir.

100’lerde, 1.000’lerce metrekarelere kurulu yüksek tavanlara sahip sinema salonu yerleri de insanlar için daha işlevsel ve temel ihtiyaçları çözebilecek alanlara dönüşecektir.

Artan dünya nüfusu ile birlikte beslenme ihtiyacı da her geçen gün artmaktadır. İnsanların tarım ürünlerine daha kolay, daha kaliteli ve daha ucuz ulaşmasının yöntemi satış kanallarına daha yakın yerlerde üretilmesidir.

Boş kalan sinema salonlarının yerlerine dikey-topraksız-kapalı tarım merkezleri kurarak insanların ihtiyaçlarına hızlı-ucuz-kaliteli bir çözüm sunabiliriz. İş gücü, maliyet, nakliye gibi giderlerden kurtularak kaliteli ürünleri müşteriler ile hızlı bir şekilde buluşturabilir ve sürdürülebilir bir dünya için su ve yer tasarrufunda bulunabiliriz. Sinema salonlarının bu pandemi döneminde olmasa bile yakın gelecekte dönüşmesi kaçınılmazdı. Bu corona virüs bu dönüşümün daha hızlı olmasını tetikledi.

KAYNAKLAR