Geleceğin Lezzetli ve Sürdürülebilir Dünyası: Beslenme ve İklim Değişikliği Arasındaki Bağlantı

Günümüzde, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konuları, dünya genelinde büyük bir endişe kaynağıdır. Karbondioksit emisyonları, küresel sıcaklık artışı, erozyon, su kaynaklarının azalması ve biyolojik çeşitliliğin kaybı gibi çevresel sorunlar, gezegenimizin geleceğini tehdit etmektedir. Bu sorunlarla başa çıkmak ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek, acil ve ortak bir sorumluluktur.

İklim Değişikliği ve Tarımın Etkisi

İklim değişikliği, tarım ve gıda üretimini ciddi şekilde etkilemektedir. Yükselen sıcaklıklar, kuraklık, sel ve deniz seviyelerinin yükselmesi gibi iklim değişikliği sonuçları, tarım arazilerine zarar verirken verimliliği olumsuz etkilemektedir. Bu durum, gıda üretimini ve besin zincirini tehdit ediyor. Aynı zamanda, bu değişiklikler gıda fiyatlarını artırabilir ve besin güvenliğini tehlikeye atabilir.

Sürdürülebilir Tarım ve Beslenme

Gelecekteki beslenme alışkanlıkları, sürdürülebilir tarımın teşvik edilmesini gerektiriyor. Sürdürülebilir tarım, toprakları korumayı, su kaynaklarını etkili bir şekilde kullanmayı ve kimyasal gübre ve pestisit kullanımını azaltmayı amaçlar. Bu yaklaşım, hem çevresel hem de insan sağlığı açısından olumlu etkiler yaratır. Toprakların verimliliğini artırarak, gıda güvenliğini sürdürmek ve iklim değişikliği ile mücadeleye katkı sağlamak mümkün olur.

Bitki Temelli Beslenme ve Azaltılmış Et Tüketimi

Gelecekteki beslenme modelleri, bitki temelli bir yaklaşımı benimsemeyi teşvik ediyor. Daha fazla sebze, meyve, baklagiller ve tam tahıllar tüketmek, sürdürülebilirlik açısından önemlidir. Aynı zamanda, et tüketimini azaltmak veya alternatif protein kaynaklarına yönelmek, çevresel etkileri azaltmamıza yardımcı olabilir. Geleneksel hayvancılık, sera gazı emisyonlarının önemli bir kaynağı olduğundan, et tüketimini azaltmak iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir adım olabilir.

Gıda Atığı Azaltma

Gıda atığı, hem çevresel hem de ekonomik açıdan büyük bir sorundur. Her yıl tonlarca yiyecek çöpe giderken, birçok insan dünyanın birçok yerinde açlıkla mücadele etmektedir. Gelecekteki beslenme alışkanlıkları, gıda atığının azaltılmasını vurgular. Daha bilinçli alışveriş yapmak, tarihleri yaklaşan ürünleri öncelikli tüketmek ve artıkları minimumda tutmak, bu konuda adımlar atmamıza yardımcı olabilir.

Bilinçli Tüketici Olmak

Gelecekteki beslenme, bilinçli tüketici davranışlarına dayalı olmalıdır. Ürünlerin sürdürülebilirlik etiketlerini ve kaynaklarını incelemek, çevre dostu gıdalara yönelmek ve yerel ürünleri desteklemek, daha sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlar. Aynı zamanda, gıda şirketlerini sürdürülebilir uygulamaları benimsemeye teşvik etmek ve bu konuda daha fazla şeffaflık sağlamak, tüketicilerin daha bilinçli tercihler yapmalarına yardımcı olabilir.

Geleceğin Beslenmesi, Sürdürülebilir Geleceğimizdir!

Gelecekteki beslenme alışkanlıkları, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlikle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Daha sürdürülebilir bir dünya için, gıda üretiminden tüketimine kadar her aşamada daha bilinçli ve sorumlu olmalıyız. Beslenme tercihlerimiz, gelecek nesiller için daha yeşil, sağlıklı ve sürdürülebilir bir gezegenin temelini atmada kilit bir rol oynuyor. Geleceğin lezzetli ve sürdürülebilir dünyası, bugünün kararlarıyla inşa ediliyor. İklim değişikliğiyle mücadelede ve sürdürülebilir bir gelecek için her birimiz üzerimize düşeni yapmalıyız.

Yeni Normal – Eğitim ve Yemek Sektörü

GİRİŞ

Büyük Değişim Tetikleyicisi: Corona Virüs

2019 Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan ve “2019-nCoV” olarak adlandırılan virüsün başlangıçta bu denli ciddi boyuta geleceği düşünülmüyordu. Şubat ayında corona virüs kaynaklı olan hastalığa Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından “Covid-19” adı verildi ve pandemi (küresel salgın) ilan edildi. WHO Başkanı Tedros Ghebreyesus, Covid-19 isminin; “Co” su, virüsün “vi” si; disease in (ing:hastalık) “d” sinden ve 2019 yılının “19” undan oluşturulduğunu  belirtti. Dünya’da virüsün ortaya çıkması ve hızla katlanarak artmasıyla birlikte birçok aksama-değişim-dönüşüm yaşanmaya başladı. Dünya vatandaşları virüs ile birlikte yeni bir normalde yaşamak için değişik senaryolar oluşturdular. Bu salgın bir siyasi bir yönü de vardır; devletlerin tek bir kararı yıllarca etkisi konuşulabilecek bir olaya sebep olabilir.  Önceden insanlara farklı gelen hareketler, davranışlar kısa zaman içinde insan hayatında yerini aldı ve normali haline geldi. Aşı çalışmaları başarılı sonuç verip aşı bulunana kadar veya virüs mutasyona uğrayarak insanlık için risk teşkil etmeyi sonlandırana kadar yeni normalin içinde yaşayacağız.

YENİ NORMAL

Normal nedir? Bizim doğduğumuz andan itibaren şu ana kadar gördüğümüz, öğrendiğimiz ve bizimde uyguladığımız yaptığımız olağan, alışılagelen, şaşırılacak bir yönü bulunmayan hareketler, durumlar ve tepkiler bütünüdür. Bu hareketleri uyguladığımızda, durumlar ile karşılaştığımızda ve tepkileri verdiğimizde şaşırmayız, alışmışızdır, bize farklı gelen bir yanı yoktur.

Corona virüs hayatımızda etkisini hissettirmesiyle birlikte normali, stabil günlük hayatımızı yaşayamamaya başladık, pandemi, filyasyon, entübe, sosyal mesafe, pik noktası, asemptomatik gibi yeni yeni terimler girdi hayatımıza. İlk duyduğumuzda anlayamadık, daha sonra dilimiz dönmeye ve anlamlarını öğrenmeye başladık bu yeni terimlerin, hayatımızda yer aldılar.

Sabah servis beklemeden, erkenden kalkmamaya başladık, başlarda garip geldi ama hızlıca adapte olduk. 8:00’de başlayan mesai için 7:55’de uyandık, kahvaltımızı alıp, masaya bilgisayarımızın başına geçtik. Geçmişte yaşadığımız normal iş gününden daha farklıydı ama daha rahat geldi bize. Ulaşımda vakit kaybetmedik, erken kalkmadık, daha az yorulduk. Saatlerce kameraya bakarak toplantılar yaptık, yerimizden kalkmadan. Yeni ofislerimiz evler oldu.

8:30’da başlayan ders için 6:30-7:00’de kalkıp yollarda zaman harcayarak derse geç de olsa yetişmeye çalışmadık. Derslerden kısa süre önce uyandık, dersi dinlerken yemeğimizi yedik. Başta ekrana bakmak, kameraya karşı konuşmak zor geldi evet çünkü bizim normalimizde yaşadığımız bir rutin değildi, zamanla alıştık.

Her akşam güncel durumu beklemeye başladık televizyon kanallarında akşam haberlerinde. Hafta sonlarımızı evlerde geçirdik. Evler kalmaya alıştık.

Dışarı çıkacağımız zaman maskelerimizi taktık, sosyal mesafeye uyum sağlamaya çalıştık. Markette kasaya geçtiğimiz zaman mesafeli bir şekilde bekledik sıramızın gelmesini. Ramazan, Bayram geldi geçti, alışkın değildik yalnız kalmaya evlerde oturmaya. Dedelerimizi, ninelerimizi, annelerimizi, babalarımızı uzun süreler görmedik, telefon ile görüşmeye, aramaya başladık birbirimizi. Daha önceki senelerde böyle miydi? Birbirimize sarılır, birbirimizi ziyaret ederdik. Belki de insanlar, sokaklar, içinde bulunduğumuz bu durum bize garip geldi ama zaman geçtikçe alıştık.

Tüm bu hayatımızda olmayıp, birden hayatımıza giren, başlangıçta bize farklı gelen ama zaman içinde tekrarlaya tekrarlaya alıştığımız ve şu an hayatımızda yer alan sözcük, davranış ve hareketler bizim “yeni normalimizi” oluşturdu. Kısacası yeni normal; kaçınılmaz değişime alışmak ve bir süre sonra yapıldığında alışılagelmiş-sıradan ritüel gibi algılanmasıdır.

Daha önceki normaller bize garip gelmeye başladı, yolda maskesiz yürüyen bir insan, 65 yaş üstünde veya 20 yaş altında bir insani görmek bize garip gelmeye başladı.

YENİ NORMALDE YAŞAM

Türkiye’de ki ilk önlemlerin alınmasıyla birlikte yaşamımız, alışkanlıklarımız, ritüelimiz ve normalimiz değişmeye başladı. İlk olarak sosyal mekanlar mekandı, eğitim, iş uzaktan olarak değiştirildi. Mayıs ortasına kadar artarak ilerleyen süreç, tedbir ve kısıtlamalar ile sabitleşmeye ve düşüşe geçmeye başladı. Peki yeni normalde yaşam nasıl olacak?

Mart itibariyle kapatılan, restoran, kafe, pub, bar, lokanta, otel, düğün salonu, avm eğlence yerleri önümüzdeki günlerde açılacak, ancak eskisi gibi olmayacak hiçbir şey. İnsanların birbirine temas etmemeleri Sosyal mesafenin korunması gerekiyor. Restoran ve kafelerde insanların, garsonların birbirine teması en aza indirilecek. Self servis ile herkes istediğini seçecek, tabağı, yemeği aşçı hazırlayacak ve verecek. Açık büfeden herkes kendi istediğini kendi alacak gibi bir düzen olmayacak. Tek kullanımlık ürünlerin kullanımı artacak. Restoran, kafe ve lokantalarda bir masada oturabilecek kişi sayısı azalacak, masalar arası mesafe artacak.

Eğlence yerlerindeki oyun masaları birbirinden uzaklaştırılacak, oyuncular birbirinden uzak oturacak. Oyun eşyalarına (ıstaka, taş, pul, kağıt) temas azalacak. Koruyucu paneller insanlar arasına konularak eğer virüs taşıyıcısı olan var ise birbirlerine bulaşması önlenecek.

Parklarda, bahçelerde, sahillerde ve hatta kumsallarda insanlar yakın oturmayacak. Kendilerine ait sosyal özgürlük alanları olacak. Arkadaş grubu, aile ile gelenler kendi alanlarında oturacak. Bu alanlarda yer bulmak daha zorlaşacak. Bir sahil kenarında oturup manzarayı izlemek için, bir sahilde denize girmek için daha uzun süreler sıra beklenilecek.

Yeni normalde ofislere dönüşler yaşanılacak ancak eskisi gibi her gün ofiste çalışılmayacak. Yaşanılan bu süreçte evden çalışma deneyimi elde edildi fazlasıyla, evden çalışılabilecek gün sayısı artacak. Büyük genel müdürlük ofislerine, kat kat plazalara ihtiyaç kalmayacak. Genel müdürlükler küçülecek, yeni ofisler evler, yazlıklar, olacak. 

İnsanlar için sosyalleşmek bir ihtiyaçtır, uzun süredir evlerde kalarak arkadaşları, akrabaları, dostları ile yüz yüze görüşemediler. Yeni normal araçlarını kullanarak online olarak videolu canlı görüşmeler yaptılar ama bu onların sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılamadı. Kısa süre sonra kontrollü sosyal görüşmeler ile birbirleriyle görüşüp hasret giderecekler, ihtiyaçlarını karşılayacaklar. Psikolojik olarak bu gereksinimleri karşılamak insanlara iyi gelecek.

YENİ NORMALDE EĞİTİM

Peki yeni normalde eğitim nasıl olacak? Sabah 7-8’lerde okullara gidip 16-17’lerde mi çıkacağız? Her gün okula mı gideceğiz? Sınıf oturma düzenleri nasıl olacak?

Türkiye ve Dünya’da birçok k12 düzeyinden lisansüstü düzeyine kadar tüm eğitim öğretim faaliyetleri corona sürecinde ara verilmişti. Birçok düzey eğitim öğretim faaliyetlerine kısa süreçte çözüm üretti ve değişik dijital platformlar kullanmaya başladı.

Tv kanalları, kurumsal ürünler, yerli geliştirilen konferans araçları kullanıldı derslerde. Zoom gibi uygulamalarda öğrencilere derse aktif bir şekilde katılabildiler ancak bazı uygulamalarda sadece eğitmen-öğretmen konuştu, öğrenciler dinledi, soru soramadılar, interaktif bir eğitim olmadı.

Dünya yeni normale geçmeye, alışmaya çalışıyor. Çin’de pandemi sonrası bazı okullarda eğitim faaliyetlerine fiziksel olarak devam edilmeye başlandı. Sabah okula maske takarak gelen öğrenciler birbirleri ile mesafeli ile sıraya girdiler. Ateşleri ölçüldü ve elleri dezenfekte edilerek sınıflara alındılar. Sınıflarda ki alanlar en verimli kullanılarak yeni normale uygun yeni yerleşim planlamaları yapıldı, öğrencilerin masalarına paneller konuldu. Birbirleri ile olan mesafeleri düzenlendi.

Yakın gelecekte eğitim alanında ne olacak? Eğitim konusunda yaşadığımız 3-4 aylık süreç bizim elimizde işleyebileceğimiz bir data oluşturdu. Bu datayı yorumladığımızda bazı derslerin online işlenebileceğini, genellikle teorik, bazı derslerin ile pratik veya laboratuvar faaliyetleri gerektirdiği için fiziksel ortamda işlenebileceğine karar verilecek. Yeni normalde eksisi kadar uzun süre okula gitmeyeceğiz, bazı dersler online olarak devam edecek ancak pandemi sürecinde ki gibi de hepsi online veya uzaktan olmayacak.

ÖZET

Corona virüs insanlık için büyük bir tetikleyici oldu. Salgının ilk zamanında beri büyük bir değişimi, dijitale dönüşü yaşadık. Dünya üzerindeki dengeler değişti. Normal olarak tanımladığımız, bize alışılagelmiş olgular değişti. Farklı davranışları, hareketleri hayatımıza dahil ettik, yeni normalimizi oluşturdular. Türkiye’de virüsün etkisini göstermesi ile birden farklı alanda aksamalar-gecikmeler-dönüşümler oldu (yeme-içme, seyahat, imalat-sanayi, eğitim, sinema). Birçok beyaz yaka çalışanı uzaktan çalışma sistemine, birçok öğrenci online-uzaktan eğitim sistemine geçti. 

10-15 yıl sonrasında gelecekte yaşanması beklediğimiz gelişme-dönüşüm salgın sonrasında hızla hayatımıza girdi ve zorunlu olarak bir dönüşüm sıçrayışına zorunda kaldık. Dünya olarak bir paradigma kayması (pradigm shift) yaşadık. Corona sonra ki bir yılımızın çarpan etkisi 5-10 olacak. Bu şu demektir; tıp, eğitim, teknoloji vb alanlarda ki 5-10 yılık gelişim-değişim ve dönüşümü bir yıl içinde yaşayacağız. Yaz mevsimi gelmesiyle birlikte insanlar bunalmanın ve kısıtlamanın da etkisiyle kapalı yerlere gitmek, orada vakit geçirmek istemeyecekler. Teraslı veya bahçeli kafeleri tercih edecekler, açık hava mekanlarına talep artacak. Sıcak bölgelerin kıyı kesimlerinin kalabalık olmayan alanlarına gidecekler. 2020-2021 eğitim-öğretim döneminde ve sonrasında online dersler devam edecek ancak pandemi sürecindeki gibi hepsi uzaktan olmayacak. Ofisler, plazalar, genel müdürlükler küçülecek, insanlar uzaktan çalışma modeli ile 2-3 gününü ofise gelmeden çalışacak. “Değişim tetikleyicisi” bir çok normalimizi; yeni normal ile değiştirecek, farklı bir deneyim,konfor alanı oluşturacak.

KAYNAKLAR

Bir Öneri: Sinema Salonlarının Dönüşümü

PROBLEM

2019 Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan ve “2019-nCoV” olarak adlandırılan virüsün başlangıçta bu denli ciddi boyuta geleceği düşünülmüyordu. Ancak kısa süre sonra Dünyada ve Türkiye’de etkisi hızlı bir şekilde hissedildi. Birçok sektörünü derinden etkiledi. Etkilenen sektörlerden biri de sektörü olmuştur. Türkiye’de de sinema salonları 16 Mart 2020’de geçici süre ile kapatılmıştır. Türkiye’de 2019 yılında sinema sektörü 980.410.567 ₺ gelir elde etmiştir. Birkaç yıldır nabzı düşen sektör, bu salgından sonra daha da kayıplar yaşayacak ve bazıları kapanmak zorunda kalacak. Salgından sonra sinema salonları başka amaçla kullanılacak ortamlara çevrilmelidir.

SALGINDA VE SONRASINDA SİNEMA SALONLARI NASIL KULLANILABİLİR?

Salgın ve sonrasında boş kalacak sinema salonları “dikey tarım alanlarına” çevrilebilir. Tarım arazileri her geçen yıl azalmakta, topraklar verimsizleşmekte ve insanların ihtiyaçları artmaktadır. İnsanların tarım ürünlerine ulaşmaları zorlaşmaktadır. Aracılar, nakliye masrafları, hal masrafları vb. durumlar da ürünlerin fiyat artışına sebep olmaktadır. Oysa ki AVM’lerde ki boş halde bulunan sinema salonları dikey, topraksız, kapalı alan tarım bölgelerine çevrilebilir. Bu yöntem ile birçok aracı ve harcama ortadan kaldırılır ve direk tüketiciye kolay bir şekilde ürünler ulaşabilir. Bu yöntem sayesinde %90’e varan su tasarrufu, nakliye benzin tasarrufu gibi birçok doğa dostu tasarruf sağlanır. Bu sayede bölgeler kısmen de olsa kendine yetebilecek bir hale gelecektir.

DİKEY TARIM NEDİR?

kişi, kadın, tutma, adam içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Artan dünya nüfusu ile birlikte beslenme ihtiyacı da her geçen gün artmaktadır. 2050 yılında dünya nüfusu 12 milyar olması öngörülüyor.2050 yılında; azalan tarım arazileri 12 milyar insanın ihtiyacını karşılayacak tarım ürünleri üretebilecek mi? Peki bu sorun dikey tarım ile çözülebilir mi?

Dikey bir şekilde ürünleri toprak kullanarak veya topraksız olarak açık-kapalı alanda yetiştirme yöntemidir. Ortama bağlı olarak toprak kullanılabilir veya su – çözelti kullanılabilir. Doğal veya yapay ışık kullanılabilmektedir.

DİKEY TARIM İLE NELER DEĞİŞECEK?

İş Gücü: Uçsuz bucaksız tarım arazilerinde gerek insan gücü gerek ise traktör başta olmak üzere tarım araçları kullanılmaktadır. AVM içinde yer alacak olan “tarım merkezlerinde” daha az işçi yer alacağı ve tarım araçları kullanılmayacağı, kullanılmaya ihtiyaç olmayacağı için iş gücü azalacaktır.

Maliyet: Mahsullerin su ihtiyacını karşılamak için metrelerde borular çekilerek, benzinli-elektrikli su motorları ile arazinin tümü sulanmaktaydı. Dikey tarımda toprak kullanılmayacağı için su maliyeti azalacaktır. Böcek masrafları ve ilaçlama toprak kullanılan tarımda vazgeçilmez giderlerdendir ancak toprak kullanılmayacağı için böcekler tamamen ortadan kalkacak ve maliyet bitecektir.

Yıl Boyun Ürün Alma: Yıl boyu topraklı tarımdan 1 kere mahsul alınan ürünler, kapalı-dikey-topraksız tarım yöntemi ile 6 kere mahsul alınacaktır. Üretim 6 katına çıkacağı için, minimim 6 kat gelir olacaktır.

Su Tasarrufu: Normal tarımın %5 i kadar su ihtiyacı olan topraksız-dikey tarım sistemi, sürdürülebilir bir dünya için su tasarrufunda önemli bir rol oynayacaktır.

Yer Tasarrufu: Katlıolmasından dolayı%90’ a kadar daha az yer kaplayacak ve yer tasarrufu sağlayacaktır.

Nakliye: Günümüzde şehirden, merkezden uzak bir konumda üretim yapılarak, nakliye ve işçi ücretleri ile fiyatı artan tarım ürünleri marketlere ulaşmaktadır. Yeni dönüşen dikey tarım alanları ile AVM’ lerde direk satış yapılacak yerde üretilecek ve nakliye-işçi gibi ücretler ortadan kalkacaktır.

Kalite: Üretilen ürünlerin tarladan, satış yerine gelmesi 2-3 gün zaman almaktadır. Yeni üretim yerlerinde üretilen ürünler direk anında satış pazar alanına gelerek tüketiciye ulaşacak ve tazeliğini koruyacaktır.

ÖZET

Son yıllarda nabzı düşen ve tercih edilmemeye başlanılan sinema sektörü corona virüs pandemisi sonrası tercih edilmeyecek ve sinema salonları boş kalacaktır. Büyük değişim tetikleyicisi olan bu pandemi sinema sektöründe de büyük değişimleri tetikleyecektir.

100’lerde, 1.000’lerce metrekarelere kurulu yüksek tavanlara sahip sinema salonu yerleri de insanlar için daha işlevsel ve temel ihtiyaçları çözebilecek alanlara dönüşecektir.

Artan dünya nüfusu ile birlikte beslenme ihtiyacı da her geçen gün artmaktadır. İnsanların tarım ürünlerine daha kolay, daha kaliteli ve daha ucuz ulaşmasının yöntemi satış kanallarına daha yakın yerlerde üretilmesidir.

Boş kalan sinema salonlarının yerlerine dikey-topraksız-kapalı tarım merkezleri kurarak insanların ihtiyaçlarına hızlı-ucuz-kaliteli bir çözüm sunabiliriz. İş gücü, maliyet, nakliye gibi giderlerden kurtularak kaliteli ürünleri müşteriler ile hızlı bir şekilde buluşturabilir ve sürdürülebilir bir dünya için su ve yer tasarrufunda bulunabiliriz. Sinema salonlarının bu pandemi döneminde olmasa bile yakın gelecekte dönüşmesi kaçınılmazdı. Bu corona virüs bu dönüşümün daha hızlı olmasını tetikledi.

KAYNAKLAR

Aşı Takibi İçin Görünmez Bir Kuantum ‘Dövme’

Gelişmekte olan ülkelerde; ülke çapında aşılama girişimlerini denetleyen insanlar için, kime hangi aşı ne zaman yapıldı takip etmek zor olduğu için bir çözüm üretmek istediler. MIT araştırmacılarının bir çözümü önerisi sundu; aşının kendisinin yanında cilde güvenle gömülebilen bir mürekkep yarattılar ve sadece özel bir akıllı telefon kamera uygulaması ve filtresi kullanılarak görülebiliyor. Yapılan aşı kaydını elektronik olarak veya kağıda dökmek yerine doğrudan hastanın cildine gömmek için gizli bir yol önerdiler ve düşük riskli izleme sistemleri, doğru aşı kayıtlarını tutma işlemini büyük ölçüde basitleştirebileceğini dile getirdiler.

Kevin McHugh, “Kağıt aşı kartlarının sıklıkla kaybolduğu veya hiç bulunmadığı ve elektronik veritabanlarının duyulmadığı alanlarda, bu teknoloji, her çocuğun aşılanmasını sağlamak için hasta aşılama geçmişinin hızlı ve anonim olarak tespit edilmesini sağlayabilir.”

Görünmez “dövme”, kızılötesi ışık altında parlayan minik kuantum noktalarından (ışığı yansıtan küçük yarı iletken kristallerden) oluşan bir model olan ve desen – aşı – polimer ve şeker karışımından yapılmış yüksek teknoloji ürünü çözünebilen mikroiğneler kullanılarak cilde yerleştiriliyor.

Futurism tarafından yayınlanan makalenin tamamını linkte bulabilirsiniz.

Kaynakça: https://stm.sciencemag.org/content/11/523

Bill Gates’in Kolay Okuma Alışkanlığı

Bill Gates’in Kolay Okuma Alışkanlığı

Microsoft ’un kurucusu ve Dünya’nın en zengin 2. kişisi Bill Gates yılda yaklaşık 50 kitap okuyor ve kitap okurken uyguladığı yöntemleri 4 ayrı tavsiye olarak anlatıyor. Bu tavsiyelerden ilki not almak. Gates, özellikle kurgusal olmayan bir kitap okuduğunda, konu üzerine kapsamlı düşünmek için notlar aldığını ve bu notları, var olan bilgisi ve kitaptan alacağı bilgiyi ilişkilendirecek şekilde düzenlediğini aktarıyor. İkincisi tavsiyesi “bitiremeyeceğin kitaba başlama”.

Bir prensip olarak kitaplarını bitirmeden bırakmayan Gates, kesinlikle bitiremeyeceğini düşündüğü bir kitaba başlamıyor. Üçüncü tavsiyesi ise basılı kitapları okumak. Kişisel bir tercih olan bu konu, onun için çoğu zaman oldukça büyük bir çanta ile seyahatlere çıkma zorunluluğu doğuruyor. Dördüncü ve son tavsiyesi ise okumaya her gün düzenli olarak özel zaman ayrılması. Gates, kitap okumanın özel bir zaman istediğini ve “5 dakika orada okuyayım 10 dakika burada okuyayım” şeklinde yapılan okumanın kitabı tam olarak anlama adına verimsiz olduğunu inanıyor. Her akşam kitap okumak için en az 1 saat ayıran Gates herkese bunu öneriyor.

Kişiselleştirilebilir LED Ekranlı Sırt Çantası

Kişiselleştirilebilir LED Ekranlı Sırt Çantası

Pix, retro ekranlı bir sırt çantası olarak öne çıkıyor. Mobil uygulamayla çalışan ve uygulamada animasyon, widget ve hatta oyunlardan oluşan bir medya kütüphanesi bulunuyor. Buradan ister hazır şekilleri kullanabilir ister basit bir düzenleyici ile kendi piksel şekillerinizi oluşturabiliyor.

Tasarım ve şekil açısından son derece alımlı görünen sırt çantası işlevsellikten de ödün vermiyor. Sağlam malzemelerden bir araya getirilen çanta eşyalarınızı koymak için bir sürü göze ve cebe sahip. Bir kumaş kaplamayla gizlenen LED ekranın çantaya ekstra bir ağırlık katmadığı belirtiliyor. Pix’in en büyük dezavantajı maliyeti gibi görünüyor.